|
|
 |
|
Çocuk masalları |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
UYUYAN GÜZEL
Grimm Kardeşler
Bir zamanlar bir Kral ile Kraliçe bir kız çocukları olunca bu mutlu günün şerefine bir ziyafet vermişler. Ziyafetten sonra Kral çevresindeki insanlara baba olmanın kendisini nasıl mutlu ettiğini anlatmış, zira yıllar yılı karısıyla birlikte hep bir çocuk sahibi olmayı beklemiş durmuş. Sonra bebeğin altını değiştirmeyi yeni öğrendiği sıralarda başına gelenleri anlatırken konukların hepsini güldürmüş. Derken konukların bebek Prenses’e hediyelerini verme zamanı gelmiş.
Herkes hediyelerini verdikten sonra sıra on iki periye gelmiş. “Benim Prenses’e hediyem Mutluluk,” demiş birinci peri. Konuklar sevinçle alkışlamışlar, Kral’ın ağzı kulaklarına varmış.
“Benim hediyem Güzellik,” demiş ikinci peki. “Benim hediyem Akıl,” demiş üçüncüsü. Böylece on bir peri hediyelerini tek tek vermişler.
On ikinci peri tam hediyesini vermek üzereymiş ki, bir gökgürültüsüyle sarsılmış bütün saray. Kapılar ardına kadar açılmış, içeriye yaşlı bir kadın girmiş ayaklarını sürüye sürüye. Onu gören herkes korkudan gözlerini kapatmış.
“On üçüncü peri!” diye bağırmışlar hep bir ağızdan.
“Bana davetiye yok mu Kral?” demiş on üçüncü peri korkun sesiyle kapı ağzından.
“Sana davetiye yollamayı unutmuş olmalılar,” demiş Kral kem küm ederek. “Hizmetkârlar! Sofrada hemen bir yer daha açın! Çabuk!” Aslında Kral onu bile bile davet etmemiş, çünkü sarayda periler için sadece on iki altın tabak varmış. O da düşünmüş taşınmış, çareyi birini davet etmemekte bulmuş.
On üçüncü peri minik Prenses’in kundağının yanına gitmiş. Bebek agu deyip minik elini ona doğru uzatmış. Derken peri birden, “Benim de prensese hediyem, on beşinci yaş gününde parmağına iğ batar batmaz ölmesi,” demiş iğrenç bir kahkaha atarak.
Yine bir gökgürültüsüyle, kötü peri kaybolup gitmiş. Sarayın kapıları gürültüyle kapanmış ardından. Korkunç bir sessizlik kalmış geriye. Sonra Kraliçe ağlamaya başlamış.
On ikinci peri öne atılmış. “Ben hediyemi vermedim daha,” demiş yumuşak bir sesle. “Kötü büyüyü bozamam belki, ama onu değiştirebilirim. Benim hediyem de büyüyü, Prenses’in parmağına iğ battığında ölmesi yerine, yüz yıl uyuması şeklinde değiştirmek olsun o zaman.”
Yıllar geçmiş aradan. Bebek büyümüş, sağlıklı, güzel, mutlu ve akıllı bir genç kız olmuş. Kral’la Kraliçe kötü büyüyü çoktan unutmuşlar. Zaten ülke içinde ne kadar iğ varsa, daha Prenses bebekken yok edilmiş. Prenses uzun yıllar güvendeymiş.
Fakat tam da on beşinci yaşına bastığı gün Prenses daha önce hiç fark etmediği bir kapı keşfetmiş. Kapıyı açmış, kıvrıla kıvrıla yukarı çıkan bir merdivenle karşılaşmış. Merdiveni çıkınca üzerinde altın bir anahtar bulunan bir kapıya varmış. Kapıyı açınca, içerdeki küçük odada tekerlekli bir şeyi çalıştıran yaşlı bir kadın görmüş. “Ne yapıyorsunuz öyle?” diye sormuş prenses. Yaşlı kadın gülümsemiş. “İplik eğiriyorum!” demiş. “Orada öyle bakıp durma. Gel, bir de sen dene, hadi.” İği Prenses’e doğru uzatmış.
O anda olanlar olmuş. İğin sivri ucu Prenses’in parmağına batmış, Prenses hemen yere yığılıp kalmış. Dışarıda, avluda tavuklar gıdaklamayı kesmiş. Prenses’in köpeği, aşçının kedisini kovalamaz olmuş. Çalışma odasında kızının doğum günü davetiyesini yazmakta olan Kral’ın elinden kalem düşmüş. Mutfaktaki ocaklar yanmaz olmuş. Tüm saray uykuya dalmış.
Yıllar yavaş yavaş akıp geçmiş. Saray unutulmuş. Ama olaydan yüz yıl kadar sonra bir gün yakışıklı bir Prens o civardan geçiyormuş. Uzaklarda dikenli çalılarla kaplı bir yer gözüne ilişmiş. Adamları gülerek bu büyülenmiş sarayla içindeki uyuyan güzel hakkında duydukları bir hikâyeyi aktarmışlar ona. ‘Ya doğruysa,’ diye düşünmüş prens ve atını dikenli çalılarla kaplı yola sürmüş.
Önce çalılardan geçilecek hiç yol bulamamış. Çalılar hem çok sıkmış ve hem de üstüne tırmanılamayacak kadar dikenliymiş. Bakmış olacak gibi değil, çekmiş kılıcını ve yolunu açmak için çalıları kesmeye başlamış. Çalılıkları aşan Prens gördüklerine inanamamış. Her yer bir heykel gibi kıpırdamadan duran hayvalar ve insanlarla doluymuş. Sarayın içinde dolaşmış. Güneşle aydınlanan pencerelerde tek bir sinek bile vızıldamıyormuş. Hiç kimse kımıldamıyor, hiç kimse cevap vermiyormuş sorularına.
Derken kapısı yarı açık bir kuleye varmış. İçeri girmiş, kıvrıla kıvrıla yukarı doğru uzanan bir merdivenle karşılaşmış. Prens, merdivenlerin bittiği yerde, tepede altına benzer bir şeyin parladığını görür gibi olmuş. Merdivenleri çıkmış ve kendini Prenses’in önünde bulmuş. “Uyuyan Güzel,” demiş fısıltılı bir sesle. Kızın güzelliğine dayanamamış, eğilip dudaklarından öpmüş.
Prens onu öper öpmez Prenses gözlerini açmış. Onun uyanmasıyla birlikte sarayın mutfağında ocak tekrar yanmaya başlamış. Çalışma odasında Kral leinden düşürdüğü kalemi almış ve kızının doğum günü davetiyesini yazmaya devam etmiş. Tavuklar yerdeki buğday tanelerini gagalamaya başlamış.
Kulenin en üst katındaki odada Prenses karşısında Prensi görmüş. Yüz yıldan sonra ilk defa dudaklarında bir tebessüm belirmiş. “Benimle evlenir misin?” diye sormuş Prens fısıltıyla. “Evet!” demiş Prenses ve Prensi öpmüş. Kral bu güzel haberi alınca muazzam bir ziyafet hazırlatmış. Prens ile Prenses evlenmişler ve ömür boyu mutluluk içinde yaşamışlar.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu alanı görüntülemek için flash player yüklemeniz gerekmektedir.
|
|
|
|
|
|
 |
|
Sevgi |
|
|
|
|
|
|
Sevgi sihirli sözcük yeryüzündeki en anlamlı en gizemli
İlgi çekici ve geniş kapsamlı sözcük.
İnce bir sızı ile bir çarpıntı bir kıpırtı ile başlar sakin dingin yürekte.
Ansızın bir damla,bir kadre bir zerre gibi başlayan sevgi gönül
Toprağında süratle büyür. Adı sevgi olan ince sızı havasını,suyunu
Gübresini gönül derya denizinde bulur. Geriye sevgiliyi haberdar etmek
Kalmıştır,sevgi büyümüş serpilmiş o geniş topraklar dar gelmeye dışa sızmaya
Dışarıya açılmaya hazırlanmıştır artık. Üstünü örten gizemli tül yavaşça aralanmış
Gözle görülmeye elle tutulmamaya başlanmış tam kıvama gelmiştir.İşte o an
Haberdar etme zamanıdır. Özlemler,elem ve kederler acılar başlamıştır.
Sevgiliyi görmeden sesini duymadan yaşamak acı ve hüzün verir olmuştur.
Onun her sözü her davranışı güzel ve özeldir. O muhteşemdir
O kusursuz hatasız her şeydir.Candır damarlar da dolaşan kandır.
Yaşam ağacının kökü tek sebep ve yegane gayedir. Manadır özdür biçimdir
Seven için sevgili her şeydir.
Yavaş yavaş gönülden gönle sızacak akacak bir yol bulur
Zaman içinde kabul görür.Canan canın sunmuş olduğu
En güzel en özel armağanı nasıl reddedebilir ki? edemez
Alır kabul eder. Gönül diğer gönülle buluşmuş koklaşmış anlaşmıştır.
Zaman ve mekan önemli değildir samanlık seyran olacaktır.
Öyle olur gün gelir sevinir gün gelir ağlaşırlar ama beraberlerdir
Her şey paylaşılır,acılar sevinçler hüzünler her şey paylaşılır.
Sevgilinin eline batan bir diken sevenin gönlüne batar kanatır yaralar
Izdırabı İfade edilemez.
Ne olursa işte ondan sonra olur.Olaylar başlar seven
Yetinmez,kanmaz doymaz sevgili tamamen onun olmalıdır
Bu ona verilmiş temel bir haktır.
Sevgili aldığı her nefesi,söylediği
Her sözü onun için söylemeli,ona göre konuşmalı,
ona göre davranmalı ona göre biçimlenmeli
Kılık kıyafetini ona göre düzenlemeli onun gönlünü
Hoş tutmak boynunun borcu olmalıdır.Halka takılmış
Kement atılmış,bütün varlığı kelepçelenmiştir.
Kalp parsellenmiş imarı yapılmış içerisine girip yerleşilmiştir
Gönle daha önce kendisine sevgisine hayat veren yetiştiren geliştiren
Gönle ipotek konmuştur
Sevgi sihirli sözcük,
Sevgi nerede gizemli örtün?
Sevgi yaşamın temeli,
Sevgi en manalı sözcük,
Sevgi nasıl olmalıydın?
Nasıl yola çıkmıştık nerelere ulaştık?
Büyümeli,şartsız kuralsız ve beklentisiz olabilir miydin
Yorumu sizlere bırakıyorum......
Şartsız ve kuralsız gerçek sevgilere gerçek sevgililere
seven sevecek olan gönüllere selam olsun selam olsun..... |
|
|
|
|